16 Temmuz 2014 Çarşamba

Beş sene sonra yine Olymposta bu kez hayat arkadaşımla.. :) 2007 kardeşlerimle, 2008 Fulyacımla beraber gittiğimiz, bakir denizi, ahşap evleri, sakinliği ve ortamı ile bir zamanlar çok sevdiğim o başka dünya... İnsanoğlunun keşfi sonrası çok kirlenmiş ve eski güzelliğini kaybetmiş Olympos..denize girerken poşet atıkların suda bacağınıza dolanmaması imkansız artık.. Hani resimlere konu olan soğuk bir su yatağı vardır Olympos'ta denize karışır, orası artık bataklık.. :( bungalowlar o kadar eskimişki, işletmeciler gösterdikleri eski özeni kaybetmiş.. eski samimiyetin yerini sadece ticaret almış.. Giderken şüpheliydim, yaş itibariyle çok mu sırıtırız acaba diye ama ortam o kadar değişmişki, artık bebekli ailelerin tatil mekanı olmuş bizim eski gençlik mekanı.. 2007 de antik kente giriş ücretsizdi..denize ulaşmak için antik kentin içinden geçmek gerekli gidenler bilir..2008 de bir sandalyeye oturmuş amca yakaladığına bilet kesiyordu..bize hergün bilet sorunca biz de bir kez alıp, her gün o biletle geçmeye başlamıştık..2013 te ise turnikelerin olduğu büyük bir giriş kapısı, otopark alanı yaptırılmış ve haftalık bilet uygulamasına geçilmiş.. Bu hayal kırıklığından sonra, tekne turu ile kendimize gelelim istedik.. Açtık neti, aradık ilk karşımıza çıkan tur şirketini..sabah 10:30 da Kekova da olacağız.. Sabah 8:30 da çıktık yola..Finike Kekova arası 109 viraj varmış irili ufaklı okuduk biryerlerden.. gerek yok risk almaya yavaş yavaş gideriz :) Saat 10:30 tekne bizi bekliyor..tam zamanında hoop tenedeyiz :) Teknede 12 kişi falan var.. bir aile işletiyor..başladık güzel koyları gezmeye..ilk durak akvaryum koyu..küçük bir kayıkla yaşlı amca ve teyze adaçayı ve kekik satıyor.. sanırım 6 poşet aldık, insanların ve poettekilerin gerçekliğine güvenerek :) sonra devam ettik, batık şehir..carettaların bolca göründüğü gökkaya koyu..ve öğle yemeği..kaptanın eşi güzel salata makarna yapmış, kaptan da güzel mangal yaptı, bayıldık lezzetine..9-10 yaşlarındaki kızları da teknede.. o da geziyor, yüzüyor, ödevlerini yapıyor, tatilin tadını çıkarıyordu..bayıldım bu işe :) Son durağımız Simena (Kaleköy).. yine akvaryum gibi ışıl ışıl bir limandan çıktık karaya..aman yarabbim, biz böyle biryerden nasıl haberdar olmayız şimdiye kadar... bizim teknedeki fransızlar ayrıldı tekneden...meğer buraya geliyorlarmış..tek ulaşım denizden..karadan ulaşımı yok..gerçi sevimli köylü kızı Hayriye den öğrendiğimize göre onların kullandığı patika bir yol varmış arkada ama bırakalım patika kalsın.. :) Tepede kale var..tırmandık kaleye kadar..yolumuzun üstünde güzel manzaralı bir cafe..limonata içelim dedik..iyiki de demişiz, ben hayatımda böyle güzel birşey içmedim.. :) herkes tarifini soruyormuş, yazmış asmışlar yanına, hemen çektim fotoğrafını, yaparız birgün, neden olmasın :) İşletme sahibi dedi, benim dondurmam da çok güzeldir, ee onu da tatmadan olmaz..aman yarabbi, bu nasıl güzel bir dondurma, belli hertürlü meyve doğal ve en iyisinden seçilmiş de yapılmış.. Kalenin girişinde Hayriye ile tanıştık.. :) Küçücük yaşına rağmen çok başarılı bir satışçı..:) bileklik satabilmek için ingilizce birkaç cümle öğrenmiş 8 yaşındaki çocuk kendi imkankarıyla..sordum okulda mı öğrendin, yok dedi, buradaki ağbiler ablalara sordum, onlar öğretti..o kadar sevimliki dayanamadık aldık bir bileklik de bana.. Çok hızlı geçti orada zaman, keşke keşfetmiş olsaydık da orada kalsaydık dedik ama bu seferlik olmadı.. Muhteşem bir süpriz oldu bizim için bu muhteşem köy, ilerki yıllarda tatilimiz için planlayacağımız ise kesin.. :)